GIJN
2023’ün En İyi Araştırmacı Gazetecilik Hikayeleri: Sahte Kanser İlaçları, İnsan Ticareti ve Depremin Zehirli Sonuçları!
Bu Yazıyı Oku
Sınır Tanımayan Gazeteciler‘in (RSF) en son Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, Türkiye’yi bu yıl listenin çok gerilerine yerleştirdi: 2022’ye göre 16 sıra gerileyerek 180 ülke arasında 165’inci sırada yer aldı ve şu anda Rusya’nın bile gerisinde yer alıyor. Rapora göre, Türkiye’de ulusal medyanın yüzde 90’ı artık hükümetin kontrolünde. Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın verilerine göre şu anda yaklaşık 15 gazeteci ve medya çalışanı cezaevinde.
RSF raporu, devamında “İnternet’teki neredeyse sistematik sansürün ve eleştirel medya kuruluşlarına karşı açılan anlamsız davaların” “dikkati ülkenin ekonomik ve demokratik gerilemesinden başka yöne çekmek” amacıyla nasıl kullanıldığını gösteriyor. Buna ek olarak, basın teşkilatları, gazeteciler, muhabirler tartışmalı dezenformasyon yasası nedeniyle başka bir zorlukla karşı karşıya.
Ancak tüm bunlara rağmen GIJN bu yıl da gazeteciler tarafından üretilen övgüye değer hikayeler buldu. Sahte kanser ilaçlarının ifşa edilmesinden, yasa dışı maddelere ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu belgeleyen gizli araştırmaya, gemi söküm sektörünün karanlık yüzüne ilişkin bir araştırmadan, Boğaziçi Üniversitesi’ndeki akademisyenlerin yıllardır süren direnişinin arka planını anlatan belgesele kadar, kkademik özgürlük için verilen mücadeleye kadar çeşitli konularda seçkiler yer alıyor. Bu araştırmalar aynı zamanda araştırma yöntemleri, video ve ses kayıtlarını kullanma biçimleri açısından da ilham verici.
*Bir araştırma 2022 yılının son ayına aittir. Araştırma geçen yılın seçkisini tamamladıktan sonra yayınlandığı için editörümüz yer verememiştir, bu nedenle araştırma bu yılın seçkisinde yer almıştır.
Sahte Kanser İlaçları!
Ödüllü araştırmacı gazeteci Murat Ağırel, Sağlık Bakanlığı’nın sahte kanser ilaçlarının eczanelerde satıldığını ve hatta kanser hastalarına verildiğini doğrulayan bir rapor yayınlamasının ardından sahte ilaçlarla ilgili Cumhuriyet gazetesinde haber yapmaya başladı. Ağırel bu raporun peşinden giderek sorunun hiç de yeni olmadığını ortaya çıkardı. Şikayetleri takip etti, bu konudaki önceki haberleri analiz etti ve özellikle iş birliği yapmayan bir hastaneden ele geçirilen sözde bir kanser ilacının aslında nasıl sadece bir ağrı kesici olduğunu araştırdı. Ağırel, gazete haberlerinin yanı sıra televizyonda da araştırma hakkında ayrıntılı olarak detaylar paylaştı. Ağırel’in ısrarla sürdürdüğü bu haber, haber kanallarının gündemini günlerce meşgul etti ve bakanlığı ayrıntılı bir açıklama yapmak zorunda bıraktı.
Türkiye’nin Deprem Bölgesinde Asbest Pusuda
6 Şubat depremi, Türkiye’yi son dönemlerde vuran en kötü depremlerinde biri oldu ve Suriye de dahil olmak üzere toplam 54.000’den fazla insanın ölümüne neden oldu. Ancak kurtarma operasyonları son bulmuş olsa da, kazılacak daha çok şey olduğunu anlaşılıyor. Deutsche Welle Türkçe muhabirleri Pelin Ünker ve Serdar Vardar, depremden geriye kalan moloz dağlarını araştırarak asbestin yaratabileceği zararı ortaya çıkardı. Depremde yaklaşık 100.000 bina yıkıldı ve geride 116 ila 210 milyon ton moloz kaldığı tahmin ediliyor. Muhabirler, aksi yöndeki resmi iddialara rağmen, zehirli inşaat malzemelerinin bu önemli tarım bölgesindeki bitkileri, toprağı ve molozları kirlettiğini ve ciddi ve büyüyen bir halk sağlığı krizine işaret ettiğini tespit etti. Kanıtlar ayrıca, uzman bir mühendislik ekibi tarafından toplanan toz örneklerinden – depremler nedeniyle evsiz kalanların çadırlarının üst kısımları da dahil olmak üzere – proje için uluslararası akreditasyona sahip bir laboratuvar tarafından analiz edildi. Bu trajediyle ilgili diğer kayda değer haber: Reuters’in depremin ardından kalan zehirli tozu inceleyen ödüllü bir veri projesi.
Meth Çıkmazı
Bu araştırmanın merkezinde basit bir soru var: Türkiye’de metamfetamin elde etmek ne kadar kolay? Voys Media‘dan Tunca Öğreten, Murat Baykara ve Ömer Çakan”ın araştırmasında belirttiklerine göre, uyuşturucuyu edinmek bir saatten kısa sürebiliyor. Muhabirler meth’in İnternet üzerinden nasıl satıldığını öğrendikten sonra Telegram uygulaması üzerinden ulaştıkları bir satıcıdan maddeyi satın alıyor ve bu alışverişi gizli kamerayla belgeliyorlar. Gizli yapılan haberciliğin yanı sıra, belgeselde uyuşturucu bağımlılarıyla ve satıcılarla yapılan röportajlar da yer alıyor ve kullanıcılara kokaine benzer bir coşku veren uyuşturucuya ulaşmanın ne kadar kolay olduğu ortaya konuyor. Araştırma ekibinin bulguları arasında, görüştükleri genç bir uyuşturucu satıcısının günde 80 ila 100 kişiye – toplumun her kesiminden insana – meth satabildiği yer alıyor ve ayrıca uyuşturucunun bağımlılıkla mücadele ve rehabilitasyon merkezlerinin yakınında da rutin olarak satılabildiğine yer veriliyor.
İstanbul’dan AB’ye: Sırbistan Vizesiz Geçiş Kapısı
Balkan Insight’ın (BIRN) araştırmasına göre, Türkiye’den gelen gençler, uygun göçmenlik belgeleri olmadan AB’ye girmek için Sırbistan’ı giderek daha fazla bir geçiş noktası olarak kullanıyor ve insan kaçakçıları kişi başına 2.400 Avro’ya (2.650 ABD Doları) varan ücretler talep ediyor. (Türkiye ile Sırbistan arasında vizesiz seyahate izin veriliyor, ancak AB’ye vizesiz seyahat mümkün değil.) Araştırmacı gazeteciler Yağız Alp Tekin, Sasa Dragojlo ve Hamdi Fırat Büyük mahkeme kayıtlarını inceledi ve göçmenler, kaçakçılar, taksi şoförleri ve insan hakları uzmanlarıyla görüşerek kaçakçılarla ilk temastan Macaristan ve Hırvatistan’ın kritik sınırlarına ulaşmaya kadar olan yolculuk hakkında daha fazla bilgi edindi. Facebook, TikTok ve WhatsApp gibi sosyal medya sitelerinin bu süreçte kilit rol oynadığını, ödemelerin ise göçmenler Sırbistan’ın kuzeyindeki AB sınırına ulaştırılmadan önce İstanbul’daki takas merkezleri aracılığıyla yapıldığını tespit ettiler. Ekip tarafından ortaya çıkarılan bir diğer bulgu da, Türkiye üzerinden seyahat eden ve sahte Türk kimlik kartlarıyla Sırbistan kapısını kullanan kişilerinde olduğu.
Mafya Günlükleri
Ödüllü araştırmacı gazeteci Timur Soykan yıllarını Türkiye’deki mafyanın iç dünyasını ve çalışma yöntemlerini araştırmakla geçiriyor. Türkiye’deki narko-çetelerle bağlantılı “eroin dolu gemiler” ve “suikastlar zinciri “nin varlığını ortaya koyan “Baronların Savaşı” adlı kitabı da bu araştırmalarına ışık tutuyor. BirGün gazetesindeki son araştırma yazıları ve çektiği onlarca video ile Türkiye’deki mafya örgütlerinin varlığına ve etkisine dikkat çekmeye devam ediyor. Soykan, uluslararası suç örgütlerinin liderlerinin vatandaşlık alabildiği, yasadışı fonlarla ev ve daire satın alabildiği, yani Türkiye’de yakalansalar bile iade edilmedikleri bir sistem sayesinde mafya üyelerinin Türkiye’ye akın etmesinin kolaylaştığını iddia ediyor.
Gemi Sökümü: Tersanelerdeki ‘Ölümcül Uygulamalar’ Araştırılıyor
Araştırmacı Gazetecilik sitesi The Black Sea, Türkiye ve Güneydoğu Avrupa odaklı araştırmalar yapıyor. Bu araştırmada gazeteciler, eski yük gemilerinin hurdaya satılmak üzere titizlikle parçalandığı bir gemi söküm tersanesindeki tehlikeli koşulları araştırdı. Gazeteciler Zeynep Şentek ve Vedat Örüç, gemi söküm endüstrisinin kalbinde yer alan İzmir’in Aliağa bölgesindeki koşulları belgeledi ve eskiden bu alanda çalışmış bir işçi ve şu anda çalışan bir işçiyle, güvenlik görevlisi, doktor ve uzmanla tersanelerdeki ve bir bütün olarak sektördeki güvenlik uygulamaları hakkında konuştu. Görüştükleri kaynaklar, işçilerin yeterli koruma olmaksızın zehirli asbeste maruz kaldıkları yönündeki çevresel kaygıların yanı sıra, işçi güvenliği söz konusu olduğunda “yaygın bir ihmal” tablosu çiziyor. Yeni gemilerde asbest kullanımı 2011’den bu yana yasaklanmış olsa da, ikili gemi söküm sürecinde kusurlar olduğunu ve bu konudaki endişelere rağmen bazı tersanelerin AB tarafından uygun geri dönüşüm tesisleri sağladığına dair imza aldığını tespit ediyorlar. Kaynaklardan edinilen videolar işçilerin nasıl çalıştığını gösterirken, uzmanlar asbest sökümüyle ilgili güvenlik prosedürlerine uyulmaması halinde liman personelinin kanser, mezotelyoma ve asbestoz gibi akciğer hastalıklarına yakalanabileceğini öngörüyor.
Benim Unutulmuş Savaşım
İstanbul’da yaşayan gazeteci Hannah Lucinda Smith, BBC için hazırladığı belgesel podcast bölümünde, İstanbul’un merkezine arabayla yaklaşık bir saat uzaklıkta bulunan ve ağırlıklı olarak Suriyelilerin yaşadığı Esenyurt’ta Suriyeli göçmenler ile halk arasındaki kötüleşen ilişkileri araştırdı. Smith, bu bölgede yaşayan Suriyelilerin yani yıllar önce ülkelerindeki çatışmalardan kaçan mültecilerin koşullarını ve durumun evlerine dönmeleri için yeterince güvenli olup olmayacağını inceledi. Türkiye, ülkelerindeki iç savaştan kaçan yaklaşık 3,6 milyon Suriyeli de dahil olmak üzere dünyadaki en büyük mülteci ve sığınmacı nüfusuna ev sahipliği yapmasına rağmen, araştırma Suriyeli mültecilerin neden unutulmuş ve güvensiz hissettiklerini ve Türkiye’deki yüksek enflasyon ve diğer sosyal-ekonomik değişkenlerin yaşamı nasıl zorlaştırdığını araştırıyor.
Boğaziçi Direnişi: Türkiye’de Akademik Özgürlükler İçin Verilen Mücadelenin Öyküsü
Boğaziçi birçok kişi tarafından Türkiye’nin en iyi üniversitesi olarak görülüyor ve önemli mezunları arasında eski başbakanlar da bulunuyor. Ancak akademik özgürlüğün tehdit altında olduğu bir dönemde üniversite bir dizi zorlukla karşı karşıya. Fayn’ın geçen yıl Aralık ayında yayınlanan bu belgeseli, prestijli bölümlerin lağvedildiği ve önde gelen akademisyenlerin görevlerinden uzaklaştırıldığı iddialarını inceliyor ve bir rektörün yerine nasıl Türkiye Cumhurbaşkanı tarafından atanan bir kişinin getirildiğini araştırıyor. Fayn ekibinin de belirttiği gibi: “Bu müdahale direnişle karşılandı ve daha sonra Cumhuriyet tarihinin en uzun sivil itaatsizlik protestolarından birine dönüştü. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin destekçileri için üniversite tam da olması gereken yerde! Direnişçiler içinse ülkenin en önemli kurumlarından biri yok edilmek üzere.”
Pınar Dağ, GIJN Türkçe‘nin editörü ve Kadir Has Üniversitesi‘nde öğretim görevlisidir. Veri Okuryazarlığı Derneği (DLA), Veri Gazeteciliği Platformu Türkiye ve DağMedya‘nın kurucularındandır. Veri okuryazarlığı, açık veri, veri görselleştirme ve veri gazeteciliği konularında çalışmakta ve 2012 yılından bu yana bu konularda atölye çalışmaları düzenlemektedir. Aynı zamanda Sigma Veri Gazeteciliği Ödülleri jürisinde yer almaktadır.